29-11-2022 | 13 : 19 22
Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi (BEÜ) Madencilik ve Maden Çıkarma Bölümü Başkanı Prof. Dr. Kemal Barış, Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Amasra Müessesine ait maden ocağında 14 Ekim'de meydana gelen patlamanın ardından çıkan yangının sönmesinin, inşa edilen barajların sızdırmazlıklarının sağlanması, azot gazı basılmasına devam edilmesi ve bu sayede barajların arkasına oksijen girişinin engellenmesi yoluyla mümkün olabileceğini söyledi.
Barış, AA muhabirine, kömür ocağında kızışma/kendiliğinden yanma veya herhangi bir sebeple açık alevli yangın oluşması durumunda, ocağın belirli bir kısmının ya da bazı durumlarda tüm ocağın barajlanarak yangının oksijenle irtibatının kesilmesi ve kontrol altına alınması gerektiğini söyledi.
Ocaklarda barajların yapılış amaçlarının bulunduğunu dile getiren Barış, "Bunlar; yangın bölgesine oksijen girişini engellemek, patlamaya dayanıklı bir bariyer oluşturmak, barometrik basınç değişimleri nedeniyle atmosferin bileşiminde meydana gelecek değişiklikleri en aza indirmek ve eski açıklıkların mevcut ocakla irtibatını kesmektir." değerlendirmesinde bulundu.
Barış, ocakta daha ciddi riskler olduğunda tüm kat ya da tüm ocağın barajlanmasının söz konusu olabileceğine işaret ederek, "Esasen, bir yer altı kömür ocağında uzun ayak panolarının barajlanmasına oranla TTK Amasra Müessesesinde yaşanan elim kazada olduğu gibi tüm katın ya da ocağın barajlanması nadiren karşılaşılabilecek bir durumdur. Zira bu türlü bir tedbirin alınması için ocakta büyük bir felaket yaşanmış olması ve ocakta ciddi risklerin bulunması gerekmektedir." diye konuştu.
Patlama risklerinin bulunması nedeniyle barajlamanın mümkün olan en kısa sürede tamamlanması gerektiğinin altını çizen Barış, "Özellikle gazlı ocaklarda patlama tehlikesi zamanla artmaktadır. Bu durum, özellikle patlamaya dayanıklı barajların tamamlanmasına yakın ve havalandırmanın sınırlandırıldığı durumlarda ortaya çıkmaktadır." ifadesini kullandı.
- Barajlanan alanın hacmi küçük olursa hızlı sonuç alınabilir
Barış, baraj yerinin seçiminde en önemli kriterin, yangının olduğu bölgenin bağlantılı tüm açıklıklarla ilişkisini kesmek olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
"Barajın arkasına azot gazı basılması (inertizasyon) gibi tekniklerin uygulanması durumunda barajlanan alanın hacmi küçültülmeli, böylece hızlı sonuçlar alabilmek için barajlar yangına yakın inşa edilmelidir. Ancak daha küçük hacimlerde potansiyel bir patlayıcı atmosferin gelişmesi çok daha hızlı olacaktır. Bu durum olası bir patlamada barajlar üzerine etki edecek basınçların da yüksek olmasına neden olacaktır.
Barajlar yangından daha uzağa inşa edilir ve barajlanacak hacim büyük tutulursa bu durumda patlayıcı bir atmosferin gelişmesi için görece olarak daha uzun zaman gerekecektir. Ancak bu sefer de alanın büyük olması nedeniyle barajlanan bölgedeki atmosferik koşulların stabil hale gelmesi uzun sürecektir. Azot gazı enjeksiyonu gibi tekniklerin uygulandığı durumlarda azot gazının basıldığı hacmin büyük olması, hem işlemlerin uzun sürmesine hem de maliyetin artmasına sebep olabilmektedir."
Barış, TTK Amasra Müessesinde kaza sonrasında ocakta tehlikeli atmosfer koşullarının bulunması ve bu nedenle barajların yangından uzak bir noktaya yapılmak zorunda kalınmasının, yangının ne zaman söneceği konusunda bir öngörüde bulunmayı olanaksız kıldığını aktardı.
Barış, "Yangının sönmesi ancak inşa edilen barajların sızdırmazlıklarının sağlanması, azot gazı basılmasına devam edilmesi ve bu sayede ocağa oksijen girişinin engellenmesi yoluyla mümkün gözükmektedir. Yangının seyri konusunda yorum yapabilmek için baraj arkasındaki gaz konsantrasyonlarının ve bu gaz konsantrasyonları kullanılarak hesaplanan değerlerin (indekslerin) kullanılmasına ihtiyaç bulunmaktadır." ifadelerini kullandı.
Haber : Anadolu Ajansı (AA)
Ekonomi
Çok Okunanlar
» Henüz BUGÜN Haber Görünmüyor